Liderlerin Neden Öz Şefkate İhtiyacı Var?
Liderlerin Neden Öz Şefkate İhtiyacı Var?

Liderlerin Neden Öz Şefkate İhtiyacı Var?

HBR Türkiye
Yazar: Arzu Deniz Aksoy

Liderlerin Neden Öz Şefkate İhtiyacı Var?

Şefkat; yani bir nevi sevecenlik, merhamet, esirgeme. Arapçada “merhamet” anlamına gelen “şafka” sözcüğünden gelir; “kaygılandı” anlamına gelen şafaka kelimesinin de kaynağıdır. Şefkatin kaygılanmayla etimolojik bir bağlantısının olması bir yandan oldukça şaşırtıcı, bir yandan da yazımızın konusu. Şayet şefkati kaygıya karşı kullanmaktan söz etmek istiyorum bu yazıda. Daha ziyade şöyle diyeyim: Liderlerin öz şefkat ile, yani şefkati kendilerine yönelterek, yürüdüğü yollarda nasıl daha kolay ilerleyeceğini masaya yatırmak istiyorum.

Liderliğin son yıllarda geçirdiği değişim ve yeni dönemde iyi bir liderin sahip olması gereken özellikler gündemdeki ağırlığını korumaya devam ediyor. Dünyanın karşılaştığı sorunlar derinleştikçe liderlere düşen görevler de artıyor. Merak edenleriniz için, yeni dönem liderlik konusuna daha önce yazdığım “Krizden Çıkışın Anahtarı Şefkatli Liderlerin Elinde Mi?” ve “Liderler İçin 4 Anlaşma” yazılarımda değinmiştim. Genel tabloya bakınca görüyoruz ki, günümüzde iyi bir lider yüksek empati yeteneği ve şefkatli tutuma sahip olmalı. Yüksek empati, anlayış ve şefkatli yaklaşım sayesinde, lider, birlikte çalıştığı ekibin tüm potansiyelini çıkartma ve çevresine motivasyon sağlama şansı kazanıyor. Peki ya liderler kendi yaşadığı açmazlar karşısında zorluk çekerse ne yapmalı? Burada devreye “özşefkat” giriyor. Bu yazıda, büyük sorumluluklar altında bulunan liderlerin işlerini özşefkat ile nasıl daha kolaylaştırabileceğini ele almak istiyorum.

Şefkati kendine yöneltmek

Birlikte çalıştığı ekip üyelerinin, mentorluk görevini üstlendiği takipçilerinin ve parçası olduğu dünyanın iyiliği için çaba gösteren, anlayışlı ve destekçi tutumu önceleyen nitelikli liderler, aynı pozitif tutumu kendisine karşı gösterebilmeli. Örnek vermek adına muhtemelen birçoğumuzun yaşadığı türden bir durumu tasvir etmek istiyorum: Bir dostunuz, aileniz veya birlikte çalıştığınız iş arkadaşınız kendisine yönelik yıkıcı eleştiriler yaptığında, vermesi gereken kararların sorumluluğunu gözünde büyüttüğünde veya başarısızlık karşısında umutsuzluğa kapıldığında onu yerden yere vuruyor muyuz? Yoksa ona şefkatle yaklaşıp sakin kalması için çabalıyor, sorunun önemli bir kısmının aslında kişinin düşüncelerinde olduğunu mu vurguluyoruz? İyi bir arkadaş da iyi bir lider de ikinci opsiyona uygun hareket edecektir. Nitekim, yakın ilişkiler kurduğumuz insanlara şefkat göstermek çokça içten geldiği için böyle durumlar karşısında ister istemez hassas ve pozitif bir tutumla yaklaşmışızdır çevremizdekilere. Peki, aynı duruma sürüklenen kişi bir yakınımız değil de biz olduğumuzda, aynı şefkat ve hassasiyeti; aynı yapıcılığı sergilemek niçin daha zor olsun? Başkalarının zorluklarını hafifletmeye çalışan lider, kendi yaşadığı zorluklara karşı neden daha yıkıcı ve umutsuz bir tavır takınsın? Maalesef ki insan, okları kendisine yönelttiğinde her zaman aynı şefkati gösteremiyor.

Geriye dönüp baktığımızda, hepimiz hayatımızın bazı dönemlerinde gözümüzde büyüyen durumlara şaşırmışızdır. Eski bir zaman diliminde geceleri uykularımızı kaçıran olumsuzluk, ilerideki bir zaman diliminde şaka konusuna dönüşmüştür. En basitinden, ilkokul çağında bir çocukken beklediğimiz sonucu alamadığımız bir sınavdan sonra dünyanın sonu gelmiş gibi hissetmiş; veya üniversitede tamamlamakta güçlük çektiğimiz bir dersi asla geçemeyeceğimizi düşünmüşüzdür. Uzun yıllar sonra dönüp baktığımızda ise aslında uykularımızı kaçıran şeyin o günlerde içinde bulunduğumuz algılama biçimi olduğunu anlayabiliyoruz. Gülüp geçiyoruz iki sohbet arasında, şayet o da anca aklımıza gelirse.

Ben, özşefkat pratiğini, kendimizi yıllar önce aşamayacağımızı düşündüğümüz problemin karşısında kıvranan o çocukla kıyaslamaya benzetiyorum. İddialı olacak belki, fakat, tüm okları kendimize yönelttiğimizde kıvranan yetişkin bizler, karşımızda duran problem öyle veya böyle geçtiği zaman geriye dönüp bakınca aynı şekilde gülümseyeceğiz. Bir liderin karşılaştığı problemlerin sorumluluğunu, güç sahibi bir noktadayken almamız gereken kararların ve yön verdiğimiz durumların büyüklüğünü geçmişimizdeki daha ufak meselelerle bir tutmak pekala gülünç olurdu. Benim sizleri davet ettiğim tutum bu değil tabii ki. Fakat, iki durumun paralel birer mantıkla işlediğini düşünüyorum. Çocukken bir soluk alıp o gün yaşadığımız probleme sakin bir tutumla yaklaşsak, aynı hayal kırıklığını yaşamazdık. Bugün de bir lider olarak, büyük sorumlulukları olan problemleri biraz soluklanıp kendimize şefkat göstererek ele alırsak, aslında daha sağlıklı çözümlere ulaşabileceğimize inanıyorum.

“Şefkat” dediğimizde ne anlama geldiğini biliyoruz. Peki, kişinin şefkati benliğine yöneltmesi nedir? Özşefkatin liderlikle bağlantısı nedir? Ya da, en temelde, özşefkat ne ola ki?

Özşefkat ne ola ki?

Özşefkat nedir? Özşefkat; zor zamanlarda ve hayalkırıklığı, başarısızlık veya acı veren durumlar karşısında kişinin kendisine nazikçe yaklaşması; bu durumlar gibi kişinin negatif algıladığı koşullar altında özfarkındalığını devam ettirmesidir. Aynı zamanda bir tür hatırlamanın parçasıdır. Negatif deneyimler, beklentilerimizin karşılanmaması ve yüzleşmekte zorluk çektiğimiz duygular insan olmanın ve modern toplumun en doğal sonuçları. Böyle durumlar karşısında yalnız olmadığımızın, herkesin zaman zaman engellerle karşılaştığının ve böyle koşulların, zamanların ve durumların, hayatın normal akışında bulunduğunun hatırlatıcısı: Özşefkat!

Özşefkat, kendine karşı kabullenici bir tutumla başlar. Kişinin, kendisine dair olumlu ve olumsuz algıladığı her şey hakkında kabullenici, anlayışlı ve destekçi bir tavır takınmasıdır. Özşefkatli kişi, karşılaştığı sorunlarla yüzleşmeyi bu tavır sayesinde kabul eder. Sorunu bir adım geriye çekilip, biraz nefeslenmeye vakit ayırarak inceler. Bu sayede sakin kalmayı ve daha objektif yaklaşmayı, sorunun büyüklüğünden ve olumsuzluklarından ziyade çözüm yollarına odaklanmayı başaracak bir bakış açısını yakalar. Aynı zamanda da özşefkatli kişi, kendi deneyiminin hem öznel ve biricik hem de daha büyük bir tablonun parçası olduğunu kabul eder. Peki bu ne demek? Özşefkati benimseyen birey, yaşadığı duyguların ve zorlukların kendine özel olduğunun farkındadır. Bir yandan da benzer türden zorlukları herkesin yaşadığını kendisine hatırlatarak genelgeçer, doğal insanlık deneyiminin bir parçası olduğunu göz önünde bulundurur. Belirlediği standartların kendisine yönelttiği şefkati ezmeyeceğinden emin olur.

Özşefkat sana ne kazandıracak?

Journal of Research in Personality jurnalinde 2007 yılında yayınlanan araştırmaya göre; özşefkat ile iyi oluş hali, tatmin hissi, ruh sağlığı ve iyi sosyal ilişkiler arasında pozitif korelasyon mevcut iken ağır özeleştiri, yıkıcı mükemmeliyetçilik, anksiyete, depresyon ve davetsiz düşünceler arasında negatif korelasyon mevcut (Sayfa 909). Burada ufak bir not düşerek korelasyon ve nedenselliğin farklı şeyler olduğunu hatırlatmak istiyorum. İyi ruh hali ve pozitif duygulanımlar özşefkat pratiği geliştirmenin doğal bir sonucu diyemeyiz direkt olarak. Fakat, yine de araştırmaya bakınca görüyoruz ki pozitif ruh sağlığı ve özşefkat arasında yadsınamaz bir ilişkisellik var. Bu da demek oluyor ki özşefkat sergilemeyi başaran insanlar, bahsi geçen pozitif hisleri daha fazla yaşıyor. Beynimizde gerçekleşen aktiviteler de bu ilişkiyi yansıtır nitelikte: Aynı makale, kişinin kendisine veya başkalarına yönelttiği şefkat hissi ile beynimizin optimizm ve keyifle bağdaşan sol prefrontal cortex bölgesinde daha fazla aktivasyonun güçlü bir ilişkisi olduğunu söylüyor (Sayfa 912 – PNAS makalesi değil bahsi geçen önceki makaleden. Anlatımı da ona uyarladım).

Liderler için özşefkat

Liderler, birçok sorumluluğun altına girdiği ve yoğun çalışma temposuyla yaşadığı için özşefkate fazlaca ihtiyaç duyuyor. Bir düşününce, sürekli gözden geçirilmesi istenen detaylar ve etki alanı geniş kararlar arasında dolaşan liderlerin gerginlik, yıkıcı özeleştiri ve stresten yıpranması kaçınılmaz. İdeallerinin peşinde koşan liderlerin büyük umutları ve yüksek standartları olduğu gerçeğini de bu tabloya ekleyince, kendisine şefkatli yaklaşmayan bir liderin sırtladığı yük elbette ki katlanıyor. Liderler için özşefkat öncelikle bu yükü hafifletmeye yarıyor. Mesela hatalar karşısında yıkılmak yerine onları kabullenen ve öğrenme süreçlerinin etkili bir parçası olarak gören liderler, hem yanlışlardan öğrenmenin getirdiği birikimi hem de kabullenici bir tavırla düşünmenin berraklığını taşır. Zor zamanları ve hataları kabullenici yaklaşım, dolaylı yoldan liderlik tarzını da olumlu yönde etkileyecektir. Hatalar karşısında soğukkanlılığını koruyan, sorumluluk kabul eden ve onları anlamaya çaba sarf eden lider, şeffaf tutumu sayesinde daha etkili bir iletişim yürütmeye başlar. Tüm bu özellikler, tartışmaları gündemde olan iyi liderin taşıması gereken özelliklere eş. Bu da demek oluyor ki özşefkat, dolaylı olarak iyi bir lider olmaya katkı sağlıyor.

Özşefkat yolculuğunda sana ne yardımcı olacak?

“Mindfullness”, özellikle stresli anlarda sakin kalıp düşünerek ve nefes egzersizleri gibi yardımlara başvurarak kişinin kendi hisleri hakkında farkındalık geliştirmesi pratiğidir. Şöyle tarif edelim: Her şey çok hızlı akıyor, akışa yetişmeye çalışıyorsun. Uğraştığın iş her ne ise onun içinde kaybolmuşsun. Öte yandan bedeninde, duygularında ve zihninde git gide daha fazla gerildiğini hissediyorsun. “Kaybedecek vaktim yok, devam etmeliyim” diye düşündüğün için bedeninin sinyallerini görmezden gelmeye çalışıyorsun. Bir noktada stres, keyifsizlik ve yapamayacağına dair düşünceler zihnini hızla işgal ediyor. O an hızlı akışa rağmen kendine ayırdığın, hislerini ve o hislerin kaynağını sorguladığın ufak bir mola; bir sakinleşme girişimi. Bu pratiğin özşefkat ile iç içe anılması doğal. Zira, o anı kendini yargılayıcı olmayan bir perspektiften anlamaya ayırarak şefkati  benliğine yöneltiyorsun. İstemsiz düşünceler arasında kaybolan dostuna uzattığın şefkatli eli düşün. Kendisine anlamaya vakit ayırmadığına inandığın, senin anlamak için çaba gösterdiğin tutumu hatırla. Hislerinin kaynağını anlayıp duruma daha berrak bakmaya çalışırken aslında o arkadaşına gösterdiğin anlayışı kendine göstermiş oluyorsun. Tabii ki bunun döngüsel bir yanı da var. Kendine şefkat göstermek üzerindeki o ağırlığı azaltıyor. Bu hafiflik, baskılayıcı düşüncelerin ağırlığının kalkması, çevrende yer alan insanların durumunu daha iyi görebilecek bir alan tanıyor sana.

Özşefkat pratiğinin düşmanı: Mükemmeliyetçilik!

Mükemmeli yakalayacak güçte olduğumuza inanmanın, yaptığımız işin sonucunun yüksek standartları karşılamasını istemenin ilk bakışta özşefkatle ters düşeceğini düşünemeyebiliriz. Fakat, daha detaylı incelediğimizde mükemmeliyetçiliğin karanlık bir yüzünün de olduğunu görüyoruz. Kendi ideallerinde mükemmeli gerçekleştirmek adına yola çıkan lider, o idealinin hatalarla bir arada var olamayacağını düşünebilir. Bu yaklaşımın önemli bir götürüsü, kişiyi mümkün hatalara ve geçmişteki hatalarına odaklanmaya itmesi. Yanlış yapma korkusu, işlerin istendiği kadar iyi gitmediğine yönelik hisler ve hedefin git gide gözde büyümesiyle sonuçlanıyor. Uzun vadede bu tarz bir perspektif motivasyonda ciddi bir düşüşe, “burnout” olmaya, kaygılara ve iletişim kalitesinde düşüşe yol açıyor.

Geçmiş ile bugünü bağlamak: Duyguları tanımaya felsefeyle bakmak

Özşefkat sağlamanın kritik dayanaklarından birinin duygular ve benlik hakkında farkındalık sağlamak olduğunu konuştuk. Bana kalırsa bu yönüyle özşefkat, her ne kadar güncel bir mesele olsa dahi, arka planında yüzyıllara yayılmış felsefi yaklaşımların katkısını barındırıyor. Burada, 17. yüzyıl felsefesinin öne çıkan düşünürlerinden Spinoza’ya başvurmak istiyorum. Spinoza, Etika adlı eserinin ciddi bir bölümünü duygular, benlik bilinci, duyguları tanıma ve bunların hem aktif olma hem de özgürlükle ilişkisi olduğunu öne sürmeye ayırıyor. Spinoza’ya göre bütün duygular, iki ana duyguya dayanıyor: Sevinç ve keder. Yaşadığımız tüm duygular, bu iki ana duygunun gündelik hayatımızdaki karşılaşmalara bağlı olarak işlenmesiyle elde ediliyor. Mesela haksızlığa uğradığımız bir durum karşısında duyduğumuz öfke, keder duygusunun yaşadığımız o olay karşısındaki ortaya çıkış biçimi oluyor. Deneyimlediğimiz pozitif ve negatif duyguların kaynağı hakkında kendimize sorular sorarak neden ve nasıl hissettiğimiz hakkında farkındalık geliştirdiğimizi öne sürüyor Spinoza. Bu farkındalık sayesinde de ipleri elimize alıp güç kazanıyoruz. Can alıcı nokta ise şu: Kontrolümüzde olmayan olaylar karşısında farklı duyguları deneyimlemek tamamen doğal, fakat bu hisler arasında kaybolmak yerine özfarkındalık geliştirerek daha özgür davranma fırsatını yakalıyoruz. Özşefkat de özfarkındalığa dayanan yönüyle bizlere ipleri elimize aldığımız, olan biteni daha sağlıklı bir perspektiften baktığımız bir kapı aralıyor. Kendi duygusal deneyimimiz hakkında geliştirdiğimiz bilinç, bizi daha aktif bir zihinsel konuma sokuyor. Bu sayede, yolumuzdaki engelleri aşmak için gereken adımları atacak ve belirlediğimiz hedeflere ilerleyecek gücü buluyoruz.

Kendini sevmeyi başaran lider, o sevgiyi dünyaya yayar

Özşefkat ile insanın kendini olan sevgisi aslında farklı şeyler. Fakat, ikisi arasında ciddi bir ilişki olduğunu söylemek mantıksız olmazdı. Kendisine şefkatle yaklaşan, doğrusunu ve yanlışını objektif bir noktadan inceleyen ve yeri geldiğinde kendi başarılarını da takdir etmeyi başaran bir lider kendisini daha rahat sevecektir. Tabii, burada sağlıksız ve abartılı bir sevgiyi değil herkesin yalnızca var oluşuyla hak ettiği koşulsuz sevgiden bahsediyorum. Bu sevginin önemini tanıyan, zaman zaman kendine hatırlatan bir lider de pekala kendisine daha fazla şefkat gösterecektir. Özşefkatin getirdiği berraklık sayesinde daha iyi öncülük eden lider, kazandığı pozitif perspektifi çevresine de yansıtarak ilham kaynağı olduğunu kanıtlar.

Şefkat de sevgi de bulaşıcıdır. Birçok insanın hayatına dokunan liderler, sevgiyi ve şefkati bulaştıracak güce sahip. Bu gücü beslemek ise kendini kabullenmekten, aynı hassasiyeti kendine sunmaktan geçiyor.

KAYNAKÇA:

(Journal of Research in Personality; özşefkat yararları ve mükemmeliyetçilik kısmı – sayfa 909 kısmı)https://self-compassion.org/wp-content/uploads/publications/JRPbrief.pdf

(Spinoza hakkında yazı) https://www.theguardian.com/commentisfree/belief/2011/mar/14/spinoza-understanding-emotions#:~:text=Spinoza%20suggests%20that%20the%20emotion,pursuit%20of%20joy%2C%20or%20pleasure.

(Öz şefkat genel bilgi) https://self-compassion.org/the-three-elements-of-self-compassion-2/#3elements
(Liderler için özşefkat; mindfulness pratiği; mükemmeliyetçilik) https://hbr.org/2020/11/self-compassion-will-make-you-a-better-leader

(PNAS makalesi’ni çıkardım. O makaleye referansla diğer makale açıklıyor o kısmı – sayfa 912)
https://www.forbes.com/sites/robdube/2021/10/25/what-leaders-can-learn-from-self-compassion/?sh=4910ded83275

(Özşefkat genel bilgi; liderler için özşefkat)https://www.forbes.com/sites/robdube/2021/10/25/what-leaders-can-learn-from-self-compassion/?sh=4910ded83275

(Sözlük açıklaması) https://www.nisanyansozluk.com/kelime/%C5%9Fefkat