Yeni bir yıla başlamak adeta güzel bir filmi seyretmek üzere bekleyen kalabalık bir sinema salonu gibi. Yaşadığımız sevinçler, üzüntüler, başarılar, başarısızlıklar… Hepsi bir film şeridi gibi akıp gidiyor insanın zihninde. Bu akışı sessizce izlerken bir şey dikkatimizi çekiyor: Başardıklarımızdan çok başaramadıklarımızda kalmış aklımız. Sonuçta hepimiz insanız; arzularımız, hırslarımız, hedeflerimiz var. “Yeni bir yıl başladı, haydi bu sefer olacak, bu yıl bazı şeyleri daha farklı yapacağım” diyor insan, kararlar alıyor, umutlanıyor.
Bu umut gülümsetiyor insanı, heyecanla 10’dan geriye sayıyoruz ve işte oradayız. Kucak dolusu karar ve yeni hedeflerle, bir eşikte, şarkılarla, türkülerle, sevinçle karşılıyoruz yeni yılı. Bu Yusuf Atılgan’ın meşhur Aylak Adam kitabındaki “sinemadan çıkmış insan” analojisini getiriyor aklıma. Yeni yılı beklerken zihnimizde akıp giden film, bir şey yapıyor bize. Kendimizle, insanlarla, hayatla, hatalarımızla barışıyoruz. Büyük işler yapacağımızı umuyoruz yeni yılda. Çünkü yeni kararlarımız ve yeni hedeflerimiz var. Onlar hep vardı ya biz erteliyorduk uzun zamandır onları. Şimdi tam sırası ama, ah şu geri sayım bitse de ayrılsak bu limandan, yelken açsak yeni hedeflerimize.
Hedefler ile Niyetler
Bir iki ay geçtikten sonra yeni yıl pek de heyecanlı değil artık. Günlük hayatın gereklilikleri arasında sıkışmış, eski rutinler arasında kaybolmuşuz iş güç derken. Tıpkı 2023’ün son gecesindeki geri sayım bittikten sonra patlayan havai fişeklerin ışıltıları gibi umutlarımız da sönmeye başlıyor. Verdiğimiz kararların yükünden daha şimdiden bıkıyor, kendimize verdiğimiz sözleri tutamamanın ağırlığı altında eziliyoruz ve yeni yıla dair umutlarımız karanlığa karışıyor ve kendimize kızıyoruz. Yeni yılla gelen yeni kararlar, yani kendimize verdiğimiz “bu yıl eski ben olmayacağım” sözü büyük bir gülleye, geçip giden yıllar da onu ayaklarımıza bağlayan prangalara dönüşüyor.
Eminim bu hikâye birçoğunuza tanıdık gelmiştir. Gelin bahsettiğim prangalardan kurtulmak için bu yıl hep beraber, büyük hedeflere değil de bizi hedeflerimize ulaştıracak niyetlere, yani geçmişte kim olduğumuzu ya da gelecekte ne olacağımızı bir kenara bırakıp şu anda kim olmak istediğimize odaklanalım. Böylece daha esnek ve kendimizle barışık birer birey olurken, prangalarımızdan da kurtulmuş oluruz. Bu özellikle liderler için kritik bir adım. Neden mi? Çünkü zaten bir lider olarak her zaman daha iyi bir dünya yaratmanın, bize güvenen insanların refahının ve gelecek odaklı birçok farklı vizyon ve programın bize dayattığı sorumluluğu halihazırda omuzlarımızda taşıyoruz. Bu yolda birçok zorlu karar alıyor, hedefler koyuyor ve yılmadan bu hedeflerin peşinden koşuyoruz. Evet, belki de Sisifos misali bundan bir keyif alıyor, durmadan, bıkmadan çabalamaya devam ediyoruz. Bizi de bu mutlu ediyor, kime ne? Fakat şunu unutuyoruz: biz Sisifos gibi mahkûm edilmiş mitolojik bir kral ya da kraliçe değil, yalnızca insanız.
Bunun farkına varmalı ve kendimize ihanet etmeyi bırakarak gerçek bir tatmin ve mutluluk hissini gelecek odaklı, kısıtlayıcı, uzun vadede sürdürmesi zor olan kararlarda ya da yalın hedeflerde değil, değerlerimiz, niyetlerimiz ve hedeflerimiz arasında var olan sinerjide aramalıyız. Değerlerimiz niyetlerimizi, niyetlerimiz hedeflerimizi belirler. Bu üç olgu arasındaki sinerjiyi bozarsak, olmak istediğimiz kişi ile yapmak istediğimiz şeyi birbirinden kopartmış, kendimizi zincire vurmuş oluruz. Bunun önüne geçmek için yapmamız gereken şey, bu sinerjiyi güçlendirmek, değerlerimizin niyetlerimize, niyetlerimizin de hedeflerimize rehberlik etmesine izin vermekten geçiyor.
Lider Zamana Karşı Değil, Zamanla Birlikte Çalışmalı
Yeni bir başlangıç mı istiyorsunuz? Derin bir nefes alın ve kendinize dair anlatınıza odaklanın. Değerlerinizi keşfe çıkın ve sakın kendinizi keşfetmekten korkmayın! Sonra, hedefler ile niyetler arasındaki farkı kavrayın. Niyet, hedeflerin aksine bir varış noktası değil, yolculuğun ta kendisidir. Bir şeyi değiştirmeye başlamak için bir geçiş noktasına ya da kırılma anına ihtiyacınız olmayan bir yoldur niyet. Hedefler, niyetlerin bir yansıması olmalı. Aksi halde insan mekanikleşir ve mekanikleşmiş bir insan kimseye liderlik edemez. Çünkü liderlik hissetmeyi, tutkulu olmayı gerektirir. Hedefler sonsuzdur, biri bitmeden diğeri gelir, bizi daima bir yerden alıp ötekine götürürler. Doğaları gereği de bizi sınırlar ve zamana düşman ederler. Tam da bu noktada kendime daima Le Guin’in şu sözlerini hatırlatıyorum: “İnsanı canlı tutan bir yerden ötekine dolaşmak değil, zamanı kendi yanına çekmek. Zamanla birlikte çalışmak, zamana karşı değil.”
Peki Yeni Yılda Neler Yapmalı?
Yeni yıl, benim için büyülü bir filmin başlangıcı gibi ve adeta birer film yönetmeni olan tüm liderlerin omuzlarına, bu yeni başlangıçta ekibine ilham kaynağı olma, yol gösterme ve sahip olduğu vizyonla organizasyonunu başarıya taşıma gibi konularda büyük bir sorumluluk yüklemekte. Bunun bilincinde olan liderler, bu yıl esneklik ve niyet odaklı bir yaklaşım benimsemeli.
Şöyle düşünebilirsiniz: “Hedef değil niyet stratejisiyle hareket edeceğim. Öz şefkatimin farkına varacak, geçmişin prangalarından kurtulacak ve beni bana yabancılaştıran yalnızca gelecek odaklı planları bir kenara bırakıp hedeflerimi bir amaç değil, aksine bir araç olarak kullanacağım.” Yani, bu yıl için başlıca tavsiyem, bu yolculukta kendimize ihtiyaç duyduğumuz sevgi ve hoşgörüyü göstermek. Böylece etrafımıza olumlu bir enerji yayabilir ve hem özel hem profesyonel yaşantımızda daha anlamlı ilişkiler kurabiliriz. Bu şekilde, şu anda kim olmak istediğimize odaklanarak kendi öz anlatımızı da stabil hale getirip etrafımızda değişip gelişen dünya ile daha iyi başa çıkabiliriz. Nihai olarak da kapımızı değişime açarak yeni yılın yeni trendlerine ayak uydurabiliriz.
Bu yılı sadece hedefler değil, aynı zamanda kim olmak istediğinizi yansıtan içten niyetlerle dolu bir şekilde geçirmeniz dileğiyle…
Öz Şefkate Giden Yolda Hedefler ve Niyetler
Harvard Business Review