Pandemiye Farklı Bir Bakış :
Pandemiye Farklı Bir Bakış :

Pandemiye Farklı Bir Bakış : 'Büyümemek, Küçülmek’ (Degrowth)

Campaign Dergisi Temmuz 2020
Yazar: Arzu Deniz Aksoy

7 milyar dünya vatandaşının ırk, dil, din, cinsiyet, sosyal statü fark etmeksizin güne aynı endişeyle başladığı bir dönem yaşıyoruz. Salgının yayılma boyutu ve para piyasaları üzerindeki yıkıcı etkisiyle birlikte öne çıkan kavramlardan biri “resesyon” oldu. Ekonomide durgunluk olarak ifade edilen bu kavram, tüm dünya lidelerlerinin açıklamalarında ana gündemde. Asian Development Bank raporuna göre virüsün dünya ekonomisine maliyeti 2 ay sürerse 77 milyar USD, 3 ay sürerse 156 milyar USD, 6 ay sürerse 347 milyar USD. 
 
İçinde bulunduğumuz krizin ekonomik etkilerinin yanı sıra var olan eşitsizlikleri de artırdığı ve dünya için sürdürülebilir sistemler inşa etmediğimizi gösterirken tüm kriz dönemlerinde olduğu gibi farklı ekonomi anlayışları ön plana çıkıyor. 
 
Gündemimizde ki en önemli akım ise ‘büyümeme’ (degrowth), kavramı. Büyümeyi kısıtlamak, azaltmak veya tersine döndürmek anlamına da geliyor. ‘Büyümeme’ kavramı bir çok insan için ekolojik, sosyal ve ekonomik krizlerin reçetesi olabilir. 2008 ekonomik krizinden sonra akademisyenlerin ve aktivistlerin büyüme odaklı ekonomi anlayışına karşı oluşturduğu bir hareket “büyümeme”. Bu hareket kontrolsüz ekonomik büyümenin ekolojik olarak mümkün olmadığını savunuyor ve bunun tek amaç haline gelmesine karşı çıkıyor.

İçinde bulunduğumuz küresel krizin ekonomik etkileriyle birlikte, toplum içindeki eşitsizliklerin de derinleştiği bu günlerde, alternatiflere açık olmaya ve birlikte daha iyisini hayal etmeye belki de her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Disipliner arası işbirliğine ihtiyacımız var. 
 
Sadece ekonomi aynı yapıda tutarak, ekonomiyi farklı örgütlemek gerekiyor. Ekonomik yapıları daha arzu edilebilir hedeflere yöneltilmesi burada ana amaç. İnsan sağlığını, insan ilişkisini daha önceleyen, adaleti ön plana alan bir ekonomi amaçlanmalı. Bu noktada “Demoktarik Ekonomi” devreye giriyor. Neyin nasıl üretildiğinin önemli olduğu bir ekonomi düzeni. Bu sayede hem üretimde hem de tüketimde istekli bir azalmaya giderek çevreye zarar veren sektörlerde (fosil yakıt endüstrileri gibi) büyümenin yavaşlatılması, refahı artıran sektörlerin ise genişlemesini öneriyor. 

Bu dönüşümün insanların istekleri doğrultusunda ve demokratik olarak gerçeklemesi gerekiyor. Üretim ve tüketimin azaltılması uzun vadede bir bağlılık gerektiriyor. Sadece ekonomik büyümeye odaklanmıyor, bunun toplumsal ve politik etkilerini de ele alarak eşitlikçi ve adil bir dönüşümü merkezine alıyor. 
 
Toplumsal olarak eşitlikçi ve ekolojik olarak sürdürülebilir bir toplum öneren ‘büyümeme’, GSYİH kullanmak yerine ekolojik sınırların ve eşitliğin de dahil edildiği farklı refah göstergeleri kullanılmasını öneriyor. Bu konuda en iyi örnek Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geliştirilen İnsani gelişme İndeksi (HDI) gelirin yanı sıra yaşam beklentisi, eşitsizlik ve eğitim faktörlerini de içeriyor.

Pandemi günlerinde deneyimlediğimiz felaket senaryoları yerine yaşamak istediğimiz dünyayı yaratabilmek aslında tamemen bizim elimizde…